1 Kasım 2012 Vintage Butikler

Birçok yerde Paris’in vintage diyarı olduğunu ve markalı ürünleri ikinci el çok uygun fiyata alındıklarını duymuştum. Hazır bugün iş de yokken bu vintage butiklerini gezmeye karar verdim. İnternetten küçük bir araştırma yapıp yola koyuldum. genel olarak freepstar ve coiffeur vintage butiklerine gitmeye karar verdim. Freepstarın 3 tane ayrı mağazası var.

Freepstar’ın içine girdiğim zaman tam bir hayal kırıklığı… Çok dar bir alanda birçok ürün var, rahat rahat bakıp deneyemiyorsun bile. Üstelik kullanılmış olduğu için-bazılarına göre yaşanmışlık içeriyor- insan bunları kimlerin giydiğini düşünmeden edemiyor.

Belki  coiffeur vintage farklıdır diye oraya da uğradım. Ama o da aynı maalesef… Sıkış sıkış…

İkinci butikten sonra bu işin bana göre olmadığını anladım ve daha fazla zaman kaybetmemeye karar verdim. Yine de bu vintage işinden keyif alanlar olabilir. Burda vintage butikleri özetleniyor, bakıp gezebilirsiniz.

27 Ekim 2012 Petit Palais

Havalar çok soğudu. Bazen de buna yağmur eşlik ediyor. Öyle olunca hasta olmamak için bu gibi dönemlerde Paris’in ünlü müzelerini keşfetmek en iyi alternatif… Bugünkü durağım Petit Palais yani Küçük Saray… Bu sarayın karşısında Grand Palais yani Büyük Saray da bulunuyor. 1. hat üzerindeki Champs Elysees Clemenceau durağına çok yakın… Müzede tablolar, heykeller, antikalar, kalıntılar ve daha birçok eser bulunuyor. Üstelik sadece Fransa ile ilgili değil farklı uygarlık ve yerleşkelerden de getirilen eserler sergileniyor. İçeri girince güzel bir işçilikle süslenmiş tavan sizi karşılıyor. Güzel bir ambiyans…

20121103-131317.jpg

Güzel bir bahçesi var, baharda gittiyseniz bahçesinde oturup bir şeyler içebilirsiniz.

20121103-131324.jpg

İçeride dolaşırken benden başka bir Türkün daha olduğunu gördüm…

20121103-131343.jpg

Bunlar da beğendiğim diğer eserler….

Petit Palace’ın çalışma saatleri 10.00-18.00 arası. Giriş ücretsiz… Zamanınız varsa avenue winston churchill de yer alan müzeye girip bir bakmanızı öneririm…

21 Ekim 2012 Louvre ve Çevresi

Eveeet sıra geldi Louvre’a… Ama bugün Louvre’un içine girmedim çünkü her ayın ilk pazar günü Louvre, Versay Sarayı, Orsay ve bazı müzelere giriş bedava… 1,5 yıl boyunca bir nevi Parisli olacağım için böyle avantajları kullanmak niyetindeyim. Girişimi 4 Kasıma erteleyerek bugünlük Louvre ve çevresini gezdim… Hava sanki bahar gibiydi, geldiğimden beriki ilk güzel hava diyebilirim. Hava da güzel olunca Paris daha bir keyifli…

İnsan Louvre piramitlerini karşısında görünce izlediği filmleri hatırlıyor hemen. En akılda kalanı Da Vinci Şifresi… Sanki bir yerlerden Tom Hanks çıkacakmış gibi geliyor…

İnsan burda büyülenmiş gibi dolaşıyor… çok güzel… Elektriklerimi kestiklerini bile unutuyorum burda… Zaten Paris ve Fransızlar öyle bir ikili ki Fransızlara ancak Paris gibi bir şehirde dayanabilirsiniz. Şehir onları affettiyor hemen. Aslında haksızlık etmeyeyim taşınırken her yerde düzen kurmak zordur, Fransızları suçlamamak lazım…

Bloglardan Louvre’un Carrousel girişinde çok sıra olmadığını okumuştum. Gelmişken Carrousel girişini de buluyorum, pazar günü buradan giriş yapacağım. Zaten şu anda da piramitin önü tıklım tıklım doluyken burda en fazla 15 kişi vardı.

Sırada Royal Palais… Hava o kadar güzel ki buranın bahçesi insanı kendine çekiyor… Tüm fransızlar güneşi görür görürmez havuz ve bahçelere akın edip sandalyelerde güneşleniyorlar. İnsan burda kendini daha bir özgür hissediyor, tek başınıza çok rahat ve özgürce gezebilirsiniz.

Paris’e gelenlere Louvre’dan Concorde Meydanına Tuileries Bahçesinden geçerek yürümelerini şiddetle tavsiye ederim. Mükemmel bir yol… Tarih ve yeşil içiçe… Özellikle baharda çok çok keyifli olacağına eminim. Ardından Concorde köprüsünden geçerek Invalides, Askeri Müze ve Alexander III köprüsünden geçip Büyük ve Küçük Sarayları gezmenizi tavsiye ederim. Bu güzergah mükemmel bir Paris tadı bırakıyor damakta…

Concorde meydanı büyük bir meydan… Çeşmeleri çok güzel… Zaten farklı farklı insanlar görmek mümkün… ben gezerken birçok gelin ve damat farklı resimler çektiriyorlardı. En sevdiğim poz yukarıda yer alıyor. Concorde meydanından Concorde koprüsüne yöneldiğinizde tam karşınızda meclis gözüküyor. (sağ alttaki resim)

Köprü bitiminden sağa Seine nehri boyunca yürüdüğünüzde ya Alexander III köprüsü ile Petit ve Grand Palais’e ya da  tam ters taraftaki Askeri Müzenin de bulunduğu Invalides’e gidebilirsiniz.

Bence her ikisini de gezin… Bu yürüyüş yolunu herkese tavsiye ederim. ben çok sevdim:))

20 Ekim 2012 Latin Quarter

Görsel

Fransızca kursu için kitabımı Giber Jeune’dan almam gerekiyordu. Oraya kadar gitmişken de latin bölgesi diye anılan ve Sorbonne Üniversitesi’nin de olduğu Fransa’nın en entellektüel bölgesini gezdim. Bu bölgede ayrıca Notre Dame da bulunuyor ama içine daha sonra girmeyi planladığım için Notre Dame’ı başka bir yazıda anlatacağım.

4 numaralı metro hattı üzerindeki Saint Michel durağından Saint Michel Bulvarı’na çıkıyorum. Hemen yan tarafınızda Fontaine Saint Michel…

Çeşme sizi kendinize çekiveriyor hemen. Zaten önünde de genelde çeşmedeki figürleri hayran hayran izleyen turistler oluyor. 19. yüzyılda yapılan çeşmenin her iki tarafında kanatlı ejderhalar bulunuyor… Ama bence çeşmenin etrafı daha güzel olabılır çünkü iki caddenin arasında çeşme kaybolmuş gibi duruyor… eeee bu kadar kusur kadı kızında da olur:)

Saint Michel Bulvarı boyunca dümdüz yürüdüğünüzde Luksemburg Bahçesine varmış olacaksınız. Sonbahar olmasına rağmen bahçe sönük gözükmüyor. Şu ağaç insanı ilk bakışta etkiliyor doğrusu…

Biraz ilerleyince bahçenin olağanüstü yeşilliği eşliğinde Luksemburg Sarayı karşınızda…

İnsan bu yeşillikte yürümek istiyor, yürürken de baharda burası kim bilir ne kadar güzel olur diye düşünmeden edemiyor… Musti ile buralarda gezmek güzel olacak:))

Bugünkü diğer rotam: Pantheon… Pantheon fransız entellektüellerin gömüldüğü bir anıt mezardır… Davetli olduğum Büyükelçimizin resepsiyonuna yetişmek için Pantheona giremeden sadece dışını fotoğraflıyorum…

Bu arada hemen yan tarafta bir kilise bulunuyor. Şansıma bir düğün töreni vardı ve canlı olarak izledim. Hep yabancı filmlerde gördüğümüz sahneler tam karşımda… gelin damat ilahi söylüyorlar falan…

Geç kaldım hızlı adımlar ile eve yetişip hızlı hızlı hazırlanıyorum. Yemeğe vakit kalmadı ama neyse resepsiyonda bir şeyler yerim artık:)

14 Ekim 2012 – Pazar (Carnavalet Museum ve Place des Vosges)

Yağmur aynı şiddetiyle devam ediyor. Artık sıra Paris’in meşhur müzelerine geldi… Ama ben Paris turlarında adı pek duyulmayan ve Paris’in tarihinin anlatıldığı Paris Tarihi Müzesi’ne (Carnavalet Museum) gitmeye karar verdim. Pariste müzelerin bir kısmı Belediyeye ait ve bunlar ücretsiz. Louvre, Orsay,Versailles ve Quai-Branly müzelerine her ayın ilk pazar günü ücretsiz girebilirsiniz. Paris’e geldiğinizde eğer hava yağmurlu ise ve demin saydığım müzelerde sıra varsa ve müze görmeden dönmek ve çok da zaman harcamak istemiyorsanız bence Paris Tarihi Müzesini tavsiye ederim. Ancak Fransa’da müzelerin içinde ingilizce açıklamalar yer almıyor ancak ingilizce audio guide alarak bilgi sahibi olabilirsiniz. (5 €) Daha fazla bilgi sahibi olmak için buradan broşür indirebilirsiniz. Müzede 16. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasındaki Paris yaşamı ile ilgili tablo, resim, heykel ve bazı antika eşyalar bulunuyor. Fransız devrimi ile ilgili de ayrı bir bölüm bulunuyor.

Görsel

Müzede gezerken kimsenin olmadığı kestirme bir merdiven buldum, yaşasın burdan transit aşağı inerim diye düşünürken sanırım bir çift kumruyu rahatsız ettim:)) Ama bu çiftin içinde kız yoktu o da ayrı, ve sanırım bu ilişki gizli yaşanıyordu çünkü sonra kalabalık yerde birbirlerinden iki erkek gibi ayrıldılar… Türk insanı her yerde aynı… Meraklı… Bunu da takip ettim yani:)) Müzede biraz gezdikten sonra Vosges Meydanına gidiyorum. Ama yine dünkünü aratmayan bir yağmur… Neyse ki meydana varıyorum. Burası çok güzel bir meydan… Özellikle baharda eminim daha da güzel olur.

Görsel

Eve gelince bugün için seçtiğim menümü yapmaya koyuldum: Midyeli pilav…

Midye dolma içini kabuklu değil de midye içi ile yaptım, bence hem kabukluya göre daha sağlıklı hem de daha pratik… Tadı da nefis olmuş… Afiyet olsun bana:)))

13 Ekim 2012 – Cumartesi (Galleries La Fayette)

Nasıl bir yağmur bu…. Artık Paris’in gerçek yüzü ile tanışmaya başlıyorum. Ama olsun şehir böyle de çok güzel… Gezi planlarımı hava durumuna göre revize ediyorum. İstikamet Galleries La Fayette… Metro hat 9 üzerindeki Chaussee d’Antin La Fayette durağından alışveriş merkezinin tam önüne ulaşıyorum. İçerisi çok kalabalık… Belli ki tüm turistler benim gibi düşünüp yağmurlu havada La Fayette’in içine doluşmuş… Ama benim için kalabalık olması çok rahatsız edici değildi. La Fayette’te dünyanın tüm ünlü markalarını bulmak mümkün… Chanel, LV, Gucci, Michael Kors vb. Hepsine girip çıkmak istiyor insan ama bir süre sonra sıkılıyorsunuz, hepsi sıradanlaşıyor. Ancak insan La Fayette’in kubbesine bakmaya doyamıyor. Çok güzel bir ambians…

Görsel

Çok lüks markaların yanında bizim gibi orta direklerin de alabileceği markaların bulunduğu alışveriş merkezinde fiyatlar Türkiye’ye göre pahalı ama bir de Christmas indiriminde burayı yoklamayı düşünüyorum. Bu arada zamanı kısıtlı olanlar için bir tüyo vereyim: iki bina arası geçişi ikinci kattan yapabiliyorsunuz, her katta geçiş aramak için tüm binayı boşa gezmeyin:)) Gezdim gezdim gezdim… 4-5 saat kadar gezdim…. Biraz da dışarıya bakayım dedim… Burası zaten opera binasına çok yakın gelmişken opera ve La Fayette’i birlikte gezebilirsiniz. Alışveriş tutkunları için yakında H&M var ama fiyatlar Türkiye ile aynı bence bakmanıza hiç gerek yok. La Fayette’in dışında küçük küçük hediyelik eşya satıcıları var, fiyatlar uygun ama daha çok çeşit görmek isterseniz Notre Dame’ın oralara bakmanızda yarar var. La Fayette’e yakın bir yerde büyük bir Apple magazası da var, Musti olsa kesin orda en az yarım saat oyalanırdıkJ Chaussee d’Antin caddesinin sonunda Sainte-Trinite klisesi bulunuyor, gelmişken görülebilir bence.

Görsel

Ben tam girecekken deli gibi yağmur başladı ve dönmeye karar verdim. Ne de olsa daha bir buçuk yıl burdayım, gezmek için çok zamanım olacak:))

Sonuç: Paris çok güzel bir şehir… Her caddeden ilginizi çekecek farklı bir şeyler çıkıyor. İnsan-özellikle de yabancı iseniz- burda yaşadığı için kendini şanslı hissediyor çünkü bu kadar güzel bir şehri 3-4 günlük bir tura sığdırmaya çalışmak-ki bu imkansız- yerine sindire sindire her yerini gezeceksiniz. Her yerine girip çıkıp, size ait şeyleri bulup çantanıza atabileceksiniz çünkü bu şehirde herkese ait bir şeyler var…